22 Ekim 2010 Cuma

Bundesliga'yı izlemenin dayanılmaz hafifliği...


Bundesliga maçlarını izlemek her zaman zevk vermiştir bana. Her daim coşkulu seyircisi, stadyumlardaki atmosfer, takımların güç dengelerinin birbirlerine yakın olması, sürpriz şampiyonlar (Wolfsburg ve Stuttgart gibi), sürpriz performanslar (bu seneki Mainz gibi) bu ligin en cazip taraflarıdır. Bizi ilgilendiren diğer tarafı da performanslarını hep merak ettiğimiz Hamit, Nuri, Halil, Tunay Torun, Mehmet Ekici gibi isimleri görme şansımızın olması.

TRT saçma yayın politikası sayesinde bazen çileden çıkarsa da beni (bir kaç hafta önce Almanya'nın en önemli derbilerinden olan Ruhr derbisi Dortmund-Schalke maçını yayınlamamıştı), en azından Bundesliga'yı izleme şansına sahibiz. Her ne kadar gözden düşmüş olsa da Serie A'yı, Benitez'in Inter'ini, Ibrahimoviç'li Milan'ı, Javier Pastore'yi izleyemediğimiz düşülünürse TRT'nin fazla üzerine gitmeye gerek yok.

Cuma akşamı maçında da Hamburg-Bayern Münih karşılaşmasını izleme şansı bulduk. Karabük-Eskişehir maçının üstüne ilaç gibi geldi doğrusu. Golsüz bitse de 90 dakikanın neredeyse tamamında tempo yüksekti ve bol pozisyon vardı. Ribery'siz ve Robben'siz Bayern bu sene puan olarak yerlerde sürünse de Van Gaal'in Badstuber, Kroos, Ottl gibi  genç isimler ile oluşturduğu bu takımı izlemek yine de zevkli. Bu kadar sakatlığın arasında keşke Mehmet Ekici de Nürnberg'e kiralık gitme tercihi yerine Münih'de kalsaydı ve biz onu bu forma altında izleyebilseydik. Bu akşam iki yıldızının dışında Klose ve Demichelis gibi isimler de yoktu Münih'te. Geçen haftanın golcüsü Mario Gomez de sıradan performanslarına yenisini ekleyince bu akşam golle buluşamadılar. Yine de maç boyunca Hamit, Lahm ve Müller ile inanılmaz bir tempo yaptılar. Benim adıma Münih'de bu sene hayal kırıklığı yaratan bir isim Toni Kroos. Geçen sene Leverkusen'de geçirdiği mükemmel sezonun ardından Leverkusen'in onun için teklif ettiği yaklaşık 15 milyon Euro'yu reddetmişti Hoeness.
Sebep ise Kroos'un olgunlaşmış oyunu ile bu sene Bayern'in önemli oyuncularından birisi olması beklentisiydi. Şu ana kadar kadroda sürekli kendisine yer buldu ama geçen seneki lider ve skorer oyunundan biraz uzak. Ben onun da en az Thomas Müller kadar potansiyelli bir oyuncu olduğuna inanıyorum. Daha iyi olacaktır...

Hamburg ise maçta üstün olan taraftı. İlk yazılarımın birisine konu olan Trachowski'nin önderliğinde iyi bir hücum hatları var. Geçen sene gelen Nistelrooy Hamburg tribünleri tarafından inanılmaz seviliyor. Old Trafford'da iken attığı her golün ardından "Ruud, Ruud, Ruud..." diye bağıran İngiliz seyircilerin yerini bu kez topun onun ayağına her gelişinde  "Ruud, Ruud, Ruud..." diye bağıran Almanlar almış. Fazla yıldız transferi yapmayan Alman takımları Nistelrooy, Raul, Huntelaar gibi isimleri fazlası ile sahipleniyorlar. Çünkü onlar futbola aşıklar ve futbolu seviyorlar. Ruud'un da iyi oyunu ile Hamburg bir çok pozisyona girdi bu akşam ama değerlendiremediler. Guerrero, Mladen Petric, su an sakat olan Tunay gibi iyi hücumcuları var Hamburg'un. Bu sene arkaya da Westermann gibi kaliteli bir isim aldılar. Ligin sonuna kadar zirveyi zorlayacaklar gibi gözüküyor.

Seyri güzel bir lig Bundesliga. Pazar öğleden sonra, tam da derbi öncesi, en az derbi kadar heyecanla beklediğim iki süper maç var. Lig lideri Dortmund ile lig 4.sü Hoffenhaim ve bu senenin flaş takımı lig 2.si Mainz ile 3. Leverkusen karşılaşacak. TRT iki maçı da naklen vereceğini açıklayıp günahlarını affettirmiştir. Nuri başta olmak üzere sezonun en formda oyuncularını izleyebileceğiz bu iki maçta. Kaçırmayın derim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder