13 Ekim 2010 Çarşamba

Ayağa kalkma zamanı...


15-20 senede tırnaklarımız ile kaza kaza elde ettiğimiz ekolümüzü 2 maçta yerle bir ettik. Almanya maçının 70 dakikasında ve bu akşamki Azerbaycan maçının yediğimiz golden sonraki bölümünde teslim olmuş, umudunu yitirmiş, panik yapan ve o inatçı karakterinden uzaklaşmış bir Milli Takım izledik.

Böyle maçların ardından işin saha kısmını yazmak zordur. Çünkü 1-0'lık yenilgi ne kadar sakil durduysa üstümüzde, ilk yarıda golü yediğimiz bölüme kadar oynamaya çalıştığımız futbol -zemine rağmen- hakkında da olumlu şeyler söylemek isterdim. Velhasıl bu tarz yenilgilere uzun zamandır kapılarımızı kapattığımız için olumlu cümlelerin ağızdan dökülmesi çok zordur. En nihayetinde Azerbaycan'a yenilmişiz daha ne kadar mantıklı olabiliriz ki...

İşin can sıkıcı tarafı dediğim gibi o inat eden, maça asılan görüntümüz bu iki maçtır yoktu. Kadro tercihi bir yana, sistem bir yana, herşey bir yana Milli Takım formasının üstüne sinmiş olan o azimden geriye hiçbir şey kalmadı sanki. Golü yediğimiz andan itibaren ne bir baskı kurabildik rakip üzerinde ne de ilk yarıda o iyi oynadığımız dönemde insiyatif alan oyuncularımız Hamit, Emre, Tuncay ortaya çıktı. İkinci yarıda anlamsız bir şekilde çok erkenden topları şişirmeye başladık. Sanki herkes toptan kaçar gibiydi. Öyle ki son anlara doğru Volkan'ın serbest atışla oyunu başlatması gereken bir pozisyonda Toraman arkasını dönüp gitti resmen. Oyuncuların üstündeki bu isteksizlik ve bu uyuşukluk bizim adımıza skordan daha kötü olandı bu akşam ve Cuma akşamı için.

Bu maçın saha içi kısmına girmeye fazla gerek yok, işin gerçeği isteğim de yok. Sadece bundan sonrası ne olur ona biraz değinmek gerekir. Şimdi önümüzde uzun bir ara var. Ve bu uzun aranın ardından artık tek gerçekçi hedefimiz olan grup 2.liği için çok önemli iki maça çıkıyoruz. Önce Mart ayında içerde Avusturya ve ardından Haziran'da dışarıda Belçika...Görünen o ki 2.lik için artık Avusturya da ciddi bir aday 3 maçta topladığı 7 puan ile. Bu akşam da unutulmaz bir maç oynadılar Belçika ile. Son dakikada 2 golün atıldığı ve 4-4 sonunçlanan bir mücadele....

Bu uzun aranın bize iyi gelmesini umuyorum. Bu iki mağlubiyetin belki de tek yararlanabileceğimiz tarafı o yenilenme sürecini hızlandırması olacaktır. Kasım'da Hollanda ile oynayacağımız hazırlık maçıyla bu işe start verebiliriz. Milli Takım formasını giymenin o kadar kolay olmadığını ve bu işin ciddi bir iş olduğunu herkes anlamalı. Sadece Hiddink'i aldığı para ile aptalca bir orantı kurup suçlayarak bir yere varamayız. Türk futbolu Hiddink demek değil. Bu yenilenme sürecinin akıl hocası Hiddink olacaksa da, federasyonundan kulüplerimize ve tüm teknik adamlarımıza görev düşmektedir.

Ümit Milliler bu akşam hazırlık maçında Belçika'ya 4 attılar. Emre Çolak'a, Necip'e, Şahin Aygüneş'e yakından bakalım. Mevlüt'ü, Nuri'yi artık bu takımın önemli bir parçası yapalım. Oyunculara arkada alternatifler olduğunu hissettirelim. Çeyrek yüzyıllık bir sürede bu kadar atılım yapan, emek emek bu noktalara gelen, kendi ekolünü kendi yaratan bir Milli Takım'ı yakalamış iken bunu heba etmeyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder