10 Ekim 2010 Pazar

Alçaktan uçmamız lazım...


İstanbul'a gece uçakla yaklaşırken inanılmaz bir manzara vardır. İstanbul yukarıdan usta bir tasarımcının elinden çıkmış nefes kesici bir yüzük gibi gözükür. Işıl ışıl, renkli, farklı, anlamlı ve etkileyici...Ama şehre yaklaştıkça bu görüntü yerini karmaşıklığa bırakır. Uçak alçaldıkça o göz alıcı yüzük gider, yerine soğuk ve anlamsız bina yığınları gelir.

Futbolumuzu anlatmak için yukarıdaki satırlar yeterli sanırım. Yukarıdan bakınca etkileyici bir manzara, içine girince keşmekeşlik...

Almanya maçında uzun bir aradan sonra aciz ve sıradan bir takım görüntüsündeydik. Ama bu Fatih Terim'li başarısız yıllarda içinde olduğumuz durumdan da farklı bir manzara idi. İki galibiyet ile başlanan gruplarda Almanya'yı geçer miyiz hesapları yapılırken Almanlar önünde öyle bir duruma düştük ki maç sonrası herkes Almanya yenilgimizi çok doğal karşıladı. Alkolün dozunun kaçtığı bir gecenin sabahında yüzümüze çarpılan buz gibi bir su gibiydi bu mağlubiyet. Çünkü sahada hiç yoktuk. Yıllardan beri harıl harıl aradığımız ve sonunda "asla pes etmeyen, inatçı, oynatmayan, sert" gibi kelimeler ile ifade edebildiğimiz futbol ekolümüzün yerinde yeller esiyordu bu sefer. Hani futbolcuların her maç sonrası bildik bir ifadeleri vardır ya "çok iyi mücadele ettik" diye, sanırım bu cümle Cuma akşamı hiçbirinin söylemeye cesaret edemediği bir cümle olmuştur.

Bu maçın yıktığı bir başka klişe de "Milli takım oyuncusu" kavramıdır. Evet, Milli takım aynen Almanya gibi İspanya gibi kulüp havasını kazanmış bir takım olabilir ya da bu hava yakalanmak istiyor olabilir ama bu kendi kulüplerinde düzenli olarak forma bulan ve dahası gerçekten "takım" olabilmiş kulüplerin bir parçası olan oyuncular ile olur. Almanya'nın ve İspanya'nın ilk 11'ine bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Elbette biz bu takımların seviyesinde değiliz ve hiç bir zaman da olmadık. Bu takımların seviyesine yaklaşmak da bir plan ve program dahilinde yapılabilecek bir proje.

İstikrardan bahsediyoruz. Önemli liglerde olan önemli oyuncularımız var. Hamit, Halil ve Nuri Bundesliga'da önemli kulüplerde önemli süreler buluyorlar. Ama biraz Hamit dışında biz bu oyunculardan yeterli derecede yararlanamadık. Almanya çok kısa bir zamanda Mesut'u parlattı ve Real'e gönderdi. Üstelik bunu yapan da Schalke ya da Bremen değil. Slomka ya da Schaaf değil...Milli Takım ve Löw başardı bunu. İşte Milli Takım'ın bir kulüp olabildiğinin en büyük kanıtı. Peki biz neden Nuri'yi parlatamıyoruz? Mevlüt'ten neden hala yararlanamıyoruz? Yurtdışındaki oyuncularımız ile daha yakından ilgilenmeliyiz. Gerekirse Milli Takım bünyesinde bu oyunculardan sorumlu olan adına Tutor ya da Mentor ne derseniz kişiler olmalı. Onların sorunları ile ilgilenilmeli ve sadece kamplarda ve turnuvalarda değil sürekli olarak bu ülkenin ve Milli Takım'ın bir parçası oldukları hissetirilmeli.

Gerçek şu ki oyuncu üretmekte sıkıntı çekiyoruz. Sağ bekteki performansı sorgulanan Sabri'den sol bek yaratıyoruz, 2 senedir teknik direktörü ile kavga eden ve konsantrasyon sorunu olan Servet'ten stoperde vazgeçemiyoruz. Futbolunun sonuna gelmiş Aurelio sakatlanıyor yerine oyuncu monte edemeyip, sistemi değiştirip başka birşey oynamak zorunda kalıyoruz. Halil'den memnun değiliz yerine yine kulübünde kendi mevkisinde 3. ve belki de 4. oyuncu durumuna düşmüş Semih'e sarılıyoruz.

Durum bu iken Almanya'yı geçeriz hayallerinden sıyrılıp bu elemeleri sadece bir eleme grupları görmeden önümüzdeki 2 seneyi Milli Takım'ı kulüp takımı haline getirmeye uğraşmalıyız. Bu da çekirdek bir kadro oluşturmaktan ve bu kadronun parçalarını sıkı ve sürekli takip etmekten geçer. Tuncay'ın neden Stoke'da kadroya dahi girmediğini sorgulamalılar. Mevlüt'ü nasıl bu takımın bir parçası yapabilirizin cevabını bulmalılar. Gökdeniz'in durumundan haberdar olmalılar.

Mevzu Almanya'yı geçip geçmemekte değil. Şimdi geçsek ne olacak? Bu nesili de harcadığımızda Almanya gibi yeniden yapılanabilecek miyiz? Hayır...O zaman biraz ne olduğumuzun ve içinde olduğumuz durumun farkında olalım. Yani alçaktan uçalım. Gerçekçi hedefler koyalım. İnsanlara futbolumuzu olduğundan farklı göstermeyelim. Bunu başarırsak Almanya ve İspanya ile dişe diş oynayan ama kendi seviyesindeki takımları da son dakika golleri ile yenmekten kurtulan, bir alt seviyedeki takımların da gözünü korkutan bir takım olabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder