4 Şubat 2010 Perşembe

ZTK çeyrek final ilk maçlarının ardından

Ziraat Türkiye kupası çeyrek final maçları bu akşam oynanan ve maalesef beklendiği gibi çekişmeli geçmeyen Fenerbahçe-Bursaspor maçının ardından tamamlandı. Son 8'e kalan takımların oyunları ise, finalde sürpriz bir takım olma konusunda fazla ümit vermedi bize.

İBB ve Trabzonspor'un karşılaşması, takımların oyun stillerini öne çıkartan tipik bir eliminasyon maçı oldu. İBB'nin özellikle kendi sahasında olan takımlara karşı uyguladığı, rakibi yıldıran ve zaman zaman usandıran sert ve tabiri caiz ise "gıcık" futbolu dün akşam Cale'nin golü olmasa meyvesini verecekti. Zira onlar için alınacak tek golllü bir galibiyet, deplasmanda en iyi bildikleri şey olan savunma futbolunu oynayabilmeleri için zemin hazırlayacaktı. Önce Umut'un kaçırdığı penaltı ile amaçlarına ulaşır gibi olsalar da Cale takımı için çok çok önemli bir gol kaydetti. Bu arada bu bahane ile Serkan Balcı'nın bu seneki performansına değinmeden geçmeyelim. Eğer ligimizde NBA'deki gibi "En çok gelişme kaydeden oyuncu" ödülü olsaydı, tartışmasız en ciddi adaylardan biri olurdu Serkan. Mücadele gücünü Gençlerbirliği yıllarından biliyoruz ama bu sene özellkle kanat ataklarında yapmış olduğu etkili bindirmeler, ters kanada ve araya attığı paslar onun geçmişe göre oyununu ne kadar geliştirdiğini gösterdi.

Dün gecenin ikinci maçı, çeyrek finalin en büyük sürprizine sahne oldu. Hele Arda maçın hemen başında golü atınca, karşılaşmanın Santos ve Jo için düzenlenen bir hazırlık maçına dönüşeceğini düşünmüştür herkes. Ancak beklenenin aksine Antalyaspor havlu atmayarak dirençli bir futbol ortaya koydu ve maçı döndürdü. Burada Antalyaspor'un oyununu takdir etmek elbette gerekecektir ama Galatasaray'ın fiziki açıdan tükenmiş ve maçı gerektiği kadar ciddiye almayan görüntüsü de skoru kendi lehlerine çeviren en önemli etlendi. Defans hattını toparlaması beklenen Neill, henüz savunmadaki arkadaşları ile uyumu yakalayamamış gözüktü. Ama yeniler hakkında herhangi bir yorum yapmak için çok erken. Zira İstanbul'daki maç, kadro kalitesi farkının ortaya çıkacağı bir maç olacaktır. Ama GS eğer özellikle Avrupa macerasına devam etmek istiyorsa, orta sahasını nasıl kurgulayacağını çözmesi lazım. Ligin ilk yarısındaki sistemlerine göre, orta sahadaki mücadele gücü yüksek iki adamdan birini (Barış) kanada atınca, o bölgede mücadele anlamında sorun yaşadılar bu maçta. Kabul ediyoruz hücum gücü çok yüksek bir takım oldular yeni isimler ile, ama bu adamları organize edemezseniz büyük oranda istediğiniz oyunu oynayamazsınız.

İkinci gün maçlarında ise, yine ani bir operasyon ile teknik adam değişikliğine giden Manisaspor'un Denizlispor'u farklı yenmesi sanırım kimseyi şaşırtmamıştır. Hem teknik direktör değişikliği sonrası ilk maç olması, hem de Denizlispor'un artık bu sezonunun formalite maçlarını oynamaya başlaması Manisaspor'un maçı kolaya çevirmesine yardım etti. Burada değinilmesi gereken, Reha Kapsal'ın tekrar Süper Lig'de şans bulmuş olmasıdır. Kapsal'ın bu kez ligde kalıcı olmasını diliyoruz çünkü orta seviye takımlarında artık yeni yüzler görmenin zamanı geldi. Reha Kapsal da özellikle geçen sene Karşıyaka'daki performansı ile bu şansı hakeden bir teknik adamdır.

Kupanın son maçı ise çekişme açısından büyük hayalkırıklığı oldu. Fenerbahçe devre arası operasyonu ve Daum'un lig tecrübesi ile yeni bir çıkış yakaladı. İhtiyacı olan en büyük şeyi, yani takım içi huzuru yakalamış gözüküyorlar. Özellikle yerli oyuncular, daha önceki senelerdeki gibi ön plana çıkmaya başladılar. Semih, Gökhan Gönül ve Özer istikrarlı bir şekilde form seviyelerini yukarı çekiyorlar. Yine Sivas maçındaki oyunu ile ses getiren Uğur Boral, bu maçta çapraz bağlarını kopararak sezonu kapattı. Bursapor için bir parantez açmak gerekirse, bu seviyelerdeki maçlarda oynanan kötü oyun moralleri bozup ilerideki oyunlarını etkileyebilir. Zira geçen senelerde Sivas örneğinde görmüştük bunu. Son bir cümle de Sercan'a. Eğer konuşulduğu gibi Premier Lig tarafından izlenen ve istenilen bir oyuncu ise, fizik gücünü kesinlikle arttırmalı. Bu maçta yine bir lif sakatlığı yaşadı. Bu tarz mücadeleye dayalı oyunlarda tempoyu bir kademe arttırdığı için yaşanabilecek bir sakatlıkla karşı karşıya kaldı. Ama bu tarz sakatlıklarla temposu kesildiği sürece, ritm ve istikrar yakalamakta zorlanacaktır. Bu da yine en büyük eksiklerinden olan son vuruş yeteneğini geliştirmesine sekte vuracaktır. Her ne kadar yaşı genç olsa da bu eksikliklerini gidermek için çok uzun seneler yok önünde. Kendi yaş grubundaki üst düzey oyuncuların fizik güçleri ve maç tempoları onun için bir örnek olmalı.

Özete, Ziraat Türkiye Kupası finali için bu sene en güçlü aday Fenerbahçe gözüküyor. Bu görüdğümüz oyunlar ile onların karşısına sürpriz bir takım çıkma olasılığı da hemen hemen yok gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder