3 Şubat 2010 Çarşamba

TSL'nin "à la carte" Transferleri






Devre arası transferleri futbolun en büyük kumarlarından birisidir. Talep eden takımların çokluğu ve takviyeye mecburiyetleri, arz gören oyuncuların genelde performans zayıflığından gözden çıkarılmış olması ya da takım içinde sorun çıkaran oyunculardan oluşması, bu iki kümenin kesişiminin ne kadar riskli olduğunu gösteriyor. Özellikle TSL'de panik içinde ve fayda/maliyet analizi yapılmaksızın yapılan birçok transfer hatırlarız. Her ne kadar bazıları kurtarıcı sıfatıyla geldikleri takımlarında bunu gösterip haketseler de, birçoğu hayalkırıklığı ile sonuçlanmıştır bu transferlerin.

Bu devre arasında ligimizde yapılan transferler, kaliteleri açısından adeta yaz dönemi transferleri oldular. Özellikle bazı isimlerin transferleri uzun süren çalışmaların sonucunda ve üzerine düşünülerek yapıldıklarını gösteriyor bize. Transfer döneminin yıldızları ise, sadece ses getirmeleri açısından değil, yapılış şekilleri ve ihtiyaçları karşılama açısından Galatasaray ve Ankaragücü oldu.

Galatasaray'ın transferlerini "Dos Santos'un Uçağı" yazımda belirtmiştim. Burada kısaca değineceğim iki nokta var. İlki, Dos Santos'un sorunlu yapısına rağmen, alınan riskin, kiralık/sezon sonu opsiyonlu bir transfer olması açısından büyük oranda azaltılmış olması. İkinci dikkat çeken nokta ise, transferlerın yapılış amacı açısından 3 önemli amaca hizmet etmesi oldu. Eksik bölgeye yapılan takviye (Neill), yıldız oyuncu transferi (Santos ya da Jo) ve son olarak da uzun vadeli bir transfer olan Altay'dan 19 yaşındaki Musa'nın alınması. Bu kadar kısa bir zamanda bu hamlelerin yapılmış olması, hem doğru hem de akılcı bir transfer politikası izlendiğinin işaretlerini veriyor.

Bu senenin skandal takımı olan Ankaragücü ise ikinci yarıya, arkasına aldığı "Gökçek" rüzgarı ile 4 önemli transfer yaparak giriyor. Ankaraspor ile birleşme, daha doğrusu Ankaraspor'u sindirme sürecinde çorba haline gelen kadrolarını "3 gönder yerine 1 al" mantığı ile sadeleştirdiler. Yapılan 4 önemli transferin 3'ünün Avrupalı, diğerinin ise Premier Ligden olması ve önemli liglerde ciddi süreler almış olmaları, Ankaragücü'ne herşeyden önce tecrübe ve disiplin getirecektir. Alınan isimlere baktığımızda Geremi, Rothen, Vittek ve Sapara'nın kadro kalitesini ciddi ölçüde arttıracağını söylemek yanlış olmaz. Özellikle Rothen'in futbol oynama arzusu ile vatandaşının yönettiği bir takıma gelmesi, bu oyuncudan alınabilecek verimi arttıracaktır. Vittek ise kısa vadede Ankaragücü'nün hücum sorununa çare olacaktır. Zira Vittek, Vassel gibi emeklilik günlerini geçirmek için buraya gelecek bir isim olmadığını, özgeçmişindeki referanslarla ispatlamaktadır. Bundesliga'da Nürnberg'de uzun yıllar oynayan ve belli bir seviyenin üstünde performans gösteren bir oyuncuydu. Kuzey Avrupalı oyuncuların mental disiplinlerinin ve iş ahlaklarının üst düzeyde olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Marek Sapara transferi, oyuncunun yaşı ve kontratı açısından Ankaragücü'nün uzun vadeli planlarının bir ürünüdür. Geremi transferi ise bilinen "Gökçek" şovlarından birine meze oldu ama takıma katkı yapacağı da aşikar. Bunun yanında Ankaragücü'nün en önemli hamlelerinden biri de Ceyhun'un gönderilmesi oldu.

Dün yapılan ve göze batan transferlerden birisi de Hırvat orta saha oyuncusu Jurica Vranjes'in Gençlerbirliğine gelmesi oldu. Thomas Doll'un bu genç ve dinamik takımına, büyük bir tecrübe getireceği kesindir eski Werder Bremenlinin.

Ayrıca Trabzonpsor'un ve Eskişehirspor'un Sezer Badur ve Sezer Öztürk transferleri uzun vadede katkı alacakları, Bursaspor'un Iglesias transferi ise kısa vadede faydalanabilecekleri akıllı hamleler olmuştur.

Bunların yanında birçok takım da bilindik alışkanlıklarına devam edip TSL'nin gezgin oyuncuları için yeni duraklar olacaklar ikinci devrede. Bu tarz transferlerin hala ilgi görüyor olması, maalesef bu hamlelerin bizim ligimizde işe yarayan yöntemler olması. Özellikle düşme hattında olan takımlar, ligin kaşarı olmuş oyuncuları alıp onlar sayesinde kazanacakları 6-7 ekstra puan ile lige tutunmayı amaçlarlar. İşte yukarıda bahsettiğim Ceyhun da Denizlispor'a bu amaçla transfer olmuş bir oyuncudur. Ama onun artık iyiden iyiye bozulmaya başlayan "eski kaşar" lılığı bile bu sene Denizli'yi kurtarmaya yetmeyecek gibi gözüküyor. Burada Denizlispor'a birkaç cümle ayırmam lazım. Son yıllarda yanlış yönetilmelerinin faturasını sadece düşme korkusu yaşayarak ödediler. Kanımca artık bu ligden düşme zamanları geldi. Çünkü başka türlü bu takımı yönetenlerin gideceği ya da yönetme yöntemlerini değiştirecekleri yok.

Devre arası transferlerinden göze batanlara kısaca göz attık. Bu sefer "fast food" transferler değil, "à la carte" olanlar dikkatimizi daha çok çekti. Son olarak, ligimizin kalitesi yükselmese de değeri oldukça yükseldi biliyorsunuz. Takımların gelecek sene yaz döneminde bu kaynağı, devre arasında yeni transferler gerektirmeyecek şekilde akıllıca harcamalarını ve nakit parayı uzun vadeli gelir getirecek yatırımlara çevirmelerini diliyorum. Para, akıllı insanların elinde değer kazanır. Bunu unutmamak lazım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder