7 Şubat 2010 Pazar

Yeni hedef: 2012 Polonya-Ukrayna



Uluslararası turnuva eleme grupları kuraları çekilirken, hemen hemen hepimiz gönlümüzden geçen bir Türkiye grubu yaparız. Torbaların en zayıf gözüken takımları yazılır ve bunların bize çıkması dilenir. Bugün de 2012 Polonya-Ukrayna Avrupa Şampiyonası kuraları çekildi ve biz "Almanya'nın grubuna" düştük.

Özellikle artık bu tarz turnuvalarda takımlar arasındaki güç farkının, mücadele ile kimi zaman kapatılabildığini ve her takımın birbirinden puan alabileceğini gördük. Yukarıdaki tabloya baktığımızda son iki sütunu hariç tutarsak, ilk 4 sütundaki takımlar özellikle kendi evlerinde, kağıt üstünde kendilerinden güçlü olan rakiplerinden puan alabiliyorlar. Şimdi ilk torba takımları haliyle birinci sıra için en büyük adaylar. Burada Türkiye gibi 2.torba takımlarının kaderini kendilerinden bir alt seviyedeki rakiplerle özellikle deplasmanda yapacakları maçlar belirliyor. Hatırlayalım, 2010 elemelerinde bizi kupa dışına iten en önemli etken Estonya, Bosna-Hersek ve Belçika deplasmanlarında bıraktığımız puanlardı.

Artık grupları değerlendirirken "şu gelseydi daha iyi olurdu" tarzı yaklaşımlara girmeye hiç gerek yok. Çünkü biz 2. torba takımı olarak, bir üstümüzdeki rakiple dişediş oynayabilecek ve altımızdaki takımları ise içerde-dışarda yenecek güce sahibiz. Burada Almanya olmuş, İspanya olmuş çok birşey değiştirmiyor. Çünkü 2012'ye gidebilmek için hedef grup birinciliği olmalı. Avusturya ve Belçika'nın son yıllardaki düşüşü hepimizin malumu ancak burada özellikle Dick Advocaat yönetiminde yakaladıkları yeni jenerasyon ile Belçika bir kıpırdanma yaşayacaktır. Vermaelen, Fellaini, DeSutter, Hazard ve Dembele bu yeni neslin en öne çıkan oyuncuları olarak gözüküyorlar. Belçika burada bizim için 3. torba takımıdır dersek yanlış olmaz sanırım. Ama şunu belirtmeliyim ki Avusturya-Belçika deplasmanları bizim için Kuzey Avrupa takımlarına nazaran daha kolay deplasmanlar olacaktır. Almanya dahil diğer bütün takımlar ile deplasman maçlarında tribünlerin yarısının bizim tarafımızda olacağını da bekleyebiliriz. Bu herşeyden önce takıma ve oyunculara kritik maçlar öncesi önemli bir psikolojik destek olacaktır. Fikstürler çekilmeden birşey söylemek çok doğru olmayabilir ancak Avusturya ve Belçika deplasmanlarının bizim için kilit maçlar olması halinde bunu rahatlıkla avantaja çevirebiliriz.

Şimdi bizim önümüzdeki en büyük sorun, halen belli olamayan teknik kadromuz. Aylardan beri birçok isim ortaya atıldı ama biz hala yerli mi yabancı mı noktasında sıkışmış durumdayız. Federasyon yetkililerinin artık bu konunun üstüne ciddi şekilde düşüp, en kısa zamanda teknik kadroyu netleştirmesi lazım. Yerli de olsa yabancı da olsa bir uyum süreci olacaktır yeni teknik direktörün. Burada onun milliyetinden daha önemli olan nokta, bizim takım ve oyun yapımıza ne kadar uyum sağlayabileceğidir. Öyle ya da böyle elimizde, 2008'i yaşamış kadronun iskeleti hala mevcut. Her ne kadar çalkantılı bir eleme dönemi geçirsek de, bu kadro şu an en olgun dönemini yaşıyor. Ancak özellikle Avrupa'daki oyuncularımızın kadroda sürekli yer bulma konusundaki sıkıntıları, onların maç temposunu çok etkiliyor. Bu sene Hamit, Halil, Tuncay gibi oyuncular maalesef kendi takımlarında yeterli süreleri alamadılar. O yüzden yeni teknik adamın bu oyuncuları hazır hale getirebilmesi ve kulüplerinde yakalayamadıkları futbol iştahını, milli takımda yakalayabilmelerini sağlaması lazım.

Büyük turnuvalara bir katılıp bir katılmama geleneğimiz bu yaz da Güney Afrika'ya gidemeyerek devam etti. 2012 senesi, bizim yeni bir turnuvaya katılma sıramızın geldiğini gösteriyor. Tabiki hedef artık kanıksadığımız bu geleneği ortadan kaldırıp, her turnuvada yer alabilen bir futbol ülkesi ve ekolü haline gelmek. Bunu yapabildiğimiz zaman da yazının başında belirttiğim "Almanya'nın grubuna düştük" cümlesi, ilerde başka ülkeler tarafından "Türkiye'nin grubuna düştük" şeklinde söylenecektir.

3 yorum:

  1. Eyvallah Emrahcım klavyene sağlık.
    Aklıma şimdi yıllar önce münih olimpiyat stadında oynanan almanya-türkiye maçı geldi. O maçta bir Sergen vardı hatırlar mısınız?

    Bu ara Portekizin grubu da çok ilginç. Adamların kıçı donabilir..

    YanıtlaSil
  2. Ortasahadan efsane bir depar atmıstı Matheus'u geçip. Hayatında attığı en uzun depar olabilir:)

    YanıtlaSil
  3. teknik kadroyu imrator, süper falan diye şişirmesinler yeter

    YanıtlaSil