26 Şubat 2010 Cuma

Sadece "Kara Perşembe" mi?

Hani klasik gazete manşetlerini andıran bir gece yaşandı dün Türk futbolu adına. Evet, dün gece bizim için "Kara Perşembe" oldu. Dört takım ile başladığımız bu senenin Avrupa macerasını, yine baharı göremeden bitirdik.

Şampiyonlar ligine baktığımızda son 32'de takımımız olmadığı gibi, anlamadığım şekilde Avrupa'nın en iyi 5. ligi diye etiketlendirilen ligimizin aynı seviyelerdeki rakipleri olması beklenen Fransa, Portekiz, Rusya ve Yunanistan'dan ise 5 takım yer alıyor. Yunanistan her sene Olympiakos ya da Panathinakos'dan en az birini yolluyor son 32'ye ya da çeyrek finale. Burun kıvırdığımız Portekiz ve Fransa'dan ise Porto, Sporting, Benfica, Lyon, Marsilya, Bordoux gibi ekipler ya Şampiyonlar Ligi'nde ya da UEFA Ligi'nde yine bu seviyelere istikrarlı olarak çıkabiliyorlar. Kalitesini sürekli harcadıkları para ile ilişkilendirdiğimiz Rusya ve Ukrayna ise CSKA'sını, Shatkar'ını gönderiyor bahar sezonuna. Peki bizim yıllardır elle tutulur bir başarımız olmadığı halde, hala nasıl ligimizin sert ve mücadeleci oyununu ön plana çıkararak onu yüceltip bu seviyelerde görebiliyoruz? Cevaplaması zor bir soru benim adıma...

Kabul edelim ligimiz hiç de bizim abarttığımız gibi bir lig değil. Sert bir lig olduğu doğru ancak kalitesi olduka tartışılır. 2 sezondan beri harikalar yarattığını iddia ettiğimiz Sivasspor bile sudan çıkmış balığa dönmüştü Anderlecht önünde hepimiz hatırlarız. Beşiktaş şampiyonların liginde, üstelik bu kadar harcanan paraya rağmen, yine umut vaad etmeyen bir oyun ile ilk turda veda etmişti. Bu senenin beklentileri yükselten takımları Fenerbahçe ve Galatasaray ise, dün akşam ellerindeki büyük avantaja rağmen final dakikalarını oynamaktan aciz kalınca bize de baharda yine sadece diğer liglerin takımlarını izlemek kaldı Avrupa arenasında. Önümüzde ise kendi ligimizin kısır çekişmeleri bizleri bekliyor olacak artık.

Peki kimlere elendik bir de onlara bakalım. Sivasspor, milli takımlar düzeyinde son yıllarda üstünlük kurduğumuz yine kalitesi tartışılır bir ligin takımına açık ara kötü oyun ile elendi. Beşiktaş, her ne kadar Alman ligi şampiyonu olsa da Avrupa tecrübesi kendisinden fazla olmayan Wolfsburg ve ve Rusya şampiyonu CSKA'ya, Fenerbahçe gruptan çıktığı halde Fransa'nın yine en iyi 3-4 takımından biri olmayan Lille'e ve son olarak Galatasaray da, ismi büyük ama bu sene oynadığı futbol ve hücum hattı hariç kadrosu ile sınıfta kalmış Atletico'ya elendiler.

Elbette mazeretler vardır ve bazıları gerçektir de. Ama saha içinde olanlardan daha büyük bir gerçek varsa bizim elimize gelen fırsatları değerlendiremeyip, final dakikalarını oynayamadığımızdır. Beşiktaş son maçta CSKA'ya tutunamayıp kendi evinde kaybederek, yine dün akşam FB ve GS yine kendi evlerinde bu sefer son dakikalarda tutunamayıp kaybettiler.

İki takımımızın da elbette en büyük zaafları, yaşadıkları kadro sıkıntısı idi. Fenerbahçe'nin kulübesinde oturan oyuncuların yarısının ismini muhtemelen herkes ilk defa duymuştur. Galatasaray'da Rijkaard ise oyunun merkezi konumundaki Elano'nun sakatlığının ardından yerine ancak Ayhan'ı kullanabiliyordu. Demek ki, burada her ne kadar yapılan bazı hamleleri alkışlasak da, Galatasaray Avrupa'da oynatamayacağı bir forveti alma lüksüne, Fenerbahçe ise kadrosuna güvenip sadece ne vereceği belirsiz bir Gökhan Ünal transferi ile transferi bitirme lüksüne sahip değilmiş. 3 cephede hedef göstermek ile bu hedeflerin peşinden gerçekçi bir biçimde koşmak arasında çok fark var. Elbette bütün kadroyu üst seviye futbolculardan oluşturamazsınız. Ancak kenarda unuttuğunuz bazı oyuncuları da sezon içinde hatırlamanız ve bu maçlara hazırlamanız gerekir. Dün akşamki skorların altında yatan en büyük neden bu idi bence. Ve bu sene Avrupa'daki durumumuz, takımlarımızın birçok ders çıkarabileceği bir durum olup, planlama konusunda daha mantıklı hamleler yapmaları gerektiğini de açıkça ortaya koymuştur.

Son söz: Ligimizin kalitesi ile sert olmasını birbirinden ayırabilmeliyiz. Kalite, sadece kaliteli isimler ile oluşmaz. Doğru planlama, gerçekçi hedefler koyma ve bu hedefler doğrultusunda takım oluşturma gibi daha uzun vadeli hesaplar içinde olmalı takımlarımız. Yoksa daha nice "Kara Perşembe" ler yaşarız kendi karanlığımızın içinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder