10 Şubat 2010 Çarşamba

Gelenler, Gel(e)meyenler...

Türk futbol tarihinde yeni bir sayfa açmaya hazırlandığımız bugünlerde, yeni yapılanmanın sadece teknik kadroda değil, A-Milli takım kadrosunda ve altyapılarda da olması gerektiğine inananlardanım. Eğer konuşulduğu gibi Guus Hiddink ismi Milli Takım teknik direktörü olarak pazartesi günü açıklanır ise, hepimizin geleceğe daha umutlu bakması için bir sebebi olacak. Teknik kadronun analizini isimler netleşince yapacağım. Ama burada isimlerden bağımsız olarak, yeni yapılanmanın içine altyapıdan gelen oyuncuları ne kadar dahil edebileceğimiz ve 2012 hedefine ulaşmaya çalışırken, 2014 ve 2016'nın ekibini kurma konusunda ne kadar başarılı olabileceğimizdir önemli olan.

Yıldıray Baştürk, 2002 yılında Avusturya ile oynadığımız Dünya Kupası play-off maçında attığı gol ile Türk futbol kamuoyunu, yurtdışında yetişmiş, futbol hayatını oralarda sürdüren Türk oyuncuların da bizim futbol yapılanmamız içinde yer alması gerektiğine ikna etmişti. İşte 2000'li yılların başından bu yana yapılan çalışmalarla Yıldıray gibi birçok oyuncu milli takıma kazandırıldı. Bazılarından ciddi anlamda yararlanıldı ve hala yararlanılır iken, bazı oyunculardan beklenilen verim alınamadı. Belki yöneticilerimizin ihmali, belki de oyuncuların şahsi tercihleri ile birçok önemli oyuncu da Türk Milli Takımı'nda forma giymek istemedi, ya da bir diğer deyişle tercihini büyüdüğü, kültürü ile yoğrulduğu ve karnının doyduğu ülkeden yana kullandı. Zamanında Kubilay Türkyılmaz'ların, Mehmet Scholl'lerin başka bir ülke adına ter döküyor olmasını garip hatta kızgınlıkla karşılayan bizler de, Türk futbolunun artık Dünya futbolunda söz sahibi olması ile "tercih edilmeyen" konumda olduğumuz durumları gayet rahatlık ve olgunluk ile karşılayabiliyoruz. Şimdi bu yeni yapılanma sürecinde yapılması gereken, hiç kuşkusuz çok iyi bir oyuncu tarama komitesi kurup Dünya'nın dört bir ucundaki Türk oyunculara ulaşabilmek ve içlerinden yetenekli olanları keşfedip Türk futboluna kazandırabilmek. Bakalım yeni dönemde, farklı oyuncuları kadroda görüp, yeni yıldız adayları ile heyecanlanabilecek miyiz?

Şimdi biraz da hafızalarımızı tazeleyip, özellikle yakın dönemde hangi yıldız ya da yıldız adaylarını elimizden kaçırıp, hangilerini Türk futboluna kazandırabilmişiz bunlara bakalım. Aşağıdaki grafiklerde görüldüğü gibi, üstte elimizden kaçırdıklarımızdan, solda ise milli takımımızın çeşitli kademelerinde oynayan ve ilerisi için bizi daha üst seviyelere taşıyacaklarına inandığım oyunculardan oluşturduğum iki takım yaptım. Doğal olarak, atladığım ya da sizlerle aynı olumlu görüşleri paylaşmadığımız seçimler vardır bu kadrolarda, ancak içlerinde ilerisi için bize umut veren oyuncular da mevcut. Pek tabii ki, bizimle olmadıkları için içimizin buruk kaldığı oyuncular da.





Burada oyuncuların hepsi için ayrı ayrı değerlendirme yapmayacağım. Elimizden kaçırdıklarımız arasında özellikle Mesut Özil, Serdar Taşcı, Eren Derdiyok ve Gökhan İnler, Almanya ve İsviçre için üzerine uzun vadeli planlar yapılan hepimizin bildiği önemli oyuncular. Bu dört oyuncu da aslında şu an bizim aksayan bölgelerimizde ihtiyacımız olabilecek tipte oyuncular. Stoper Ömer Toprak ise Bundesliga'da Freiburg forması giyiyor. Maalesef bu yaz üzücü bir olay ile ismi gündeme gelmişti Ömer'in. Go kart pistinde geçirdiği bir kaza sonucu bir süre yoğun bakımda kalan genç oyuncu uzun bir aradan sonra tekrar formasına kavuştu. Şu anda Almanya Ümit Milli takımında oynayan genç oyuncu, stoper mevkiindeki eksikliğimiz ve kronik oyunu geriden kuramama hastalığımız düşünüldüğünde ileride kadromuzda olmadığı için pişman olmamıza sebep olabilir.

Gelelim Türk milli takımında oynamayı seçen, bizler için asıl önemli olan isimlere. Burada tabi, Hamit gibi, Önder gibi tecrübeli isimlere neden yer verdiğimi sorgulayabilirsiniz. Kanımca bu iki oyuncunun milli takıma verecekleri katkı henüz bitmedi. Yaş olarak da iki uluslararası turnuva daha görebilecek durumda olan bu oyuncular, formda olmaları ve forma bulmaları halinde katkı yapacaklardır.

Nuri Şahin ise Türk futbolunun "wonderkid" i olarak tanıtılmıştı hepimize. Özellikle mükemmel oynayp bir de gol attığı Almanya maçında herkesi ikna etmişti genç yıldız Türkiye'nin "10 numarası" olacağına. Ondan sonraki 2 sene içinde ise kariyeri istediği gibi gitmedi. Ancak şu anda, geçen sene kiralık gittiği Feyenoord'dan geri döndüğü Dortmund'da kaptanlık yapacak kadar iyi durumda Nuri. Umarız yeni yapılanmanın içinde önemli roller üstlenebilir. Tünay ve Tolgay ise Hamburg'da bu sene çok ciddi süreler almakta. En büyük avantajları ise teknik direktörleri Bruno Labbadia. Zirveye oynamalarına rağmen bu iki oyuncuya da kritik maçlarda görev verecek kadar güveniyor onlara Labbadia. Tünay ve Tolgay'ın Bundesliga'da edindikleri bu tecrübe, milli takım kariyerleri için de oldukça önemli. Sinan Bolat ise mevki olarak, Rüştü'nün bırakması ile ikinci kaleci krizine girmeye aday olan kaleci bölgemizde güvenebileceğimiz bir isim. Belçika liginde Standart Liege'de forma giyen Sinan, 88 doğumlu olmasına rağmen şimdiden, bir kaleci için oldukça iyi bir uluslararası tecrübe edindi bile. Diğer genç oyuncular Bayram, Aykut, Ergün ve Deniz henüz A-Milli takım seviyesi için yeterli olmasalar da oldukça potansiyelli oyuncular. Özellikle Aykut Demir'in Gençlerbirliği'nde gösterdiği performans ilerisi için çok olumlu. O da aynen Tünay ve Tolgay gibi teknik direktörü konusunda şanslı bir isim. Thomas Doll'un güvendiği ve çokça da ilk 11'de forma verdiği Aykut, sol bek için iyi bir yatırım olabilir futbolumuz adına.

Evet, Türk futbolu yine bir kriz sonrası çıkış arıyor. Bu iki 11, kaçırdıklarımız ile, kazandıklarımız ile aslında ne kadar büyük bir potansiyeli olan futbol ülkesi olduğumuzu gösteriyor. Her ne kadar "bizim ürünlerimiz" olmasalar da bizim toprağımızdan hepsi. Bu genç oyuncuları bıktırmadan, küstürmeden üzerlerine titreyerek kazandırmalıyız futbolumuza ki ilerde bu gibi birkaç 11 yapabilelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder