15 Kasım 2010 Pazartesi

Zincirkıran


Malum STSL'de bu sene 12 hafta sonunda ligin ilk 3 sırasını "3 büyükler" dışındaki takımlar ele geçirmiş durumda. Geçmiş yıllarda ara ara diğer takımlardan bu seviyelere sızmalar olsa da benim futbol izleyicisi olarak kariyerimde ilk kez böyle bir tablo karşıma çıkıyor. Çok mu şaşırtıcı? Asla...Çünkü futbol da kendi dinamikleri olan, değişen, değiştiren ve çok fazla parametrenin etkisi altında olan bir olgu. Dolayısı ile kağıt üstünde her şeyi doğru yaptığınızı düşünseniz dahi formsuzluk ve sakatlık gibi nispeten sizin kontrolünüz altında olmayan bazı gelişmeler de takımların gidişatını etkiler. Ya da tamamen sizin inisiyatifinizde olan sezon başı planlamalarında yapıldığı gibi bazı temel öğelerde yanlışlıklar yaptığınızı sonradan fark edersiniz. Evet belki Türkiye için şaşırtıcı bir sıralama olabilir bu ama Avrupa'nın önemli liglerine bakınca da kimisinde araya sızan bazı alt seviye takımlar, kimisinde de bizdeki gibi zirveyi tamamen ele geçirmiş lokomotif olmayan takımları görüyoruz bu sene.

Premier Lig bu seneye de Chelsea ve Manchester United fırtınası ile girdi. İlk 5'de kendine yer bulan tek sürpriz takım Bolton şu anda. Bunda elbette Liverpool'un kötü performansı da etkili ama yine de bu zincirin kırılmasının en güç olduğu lig olan Premier Lig'de Bolton gibi geçen sene diplerde olan bir takımın bu seviyede kalabilmesi dikkat çekici.

Bundesliga ise artık alıştığımız gibi her sene farklı başrol oyuncuları çıkarma alışkanlığını bu sene de devam ettiriyor. Son yıllarda Stuttgart, Wolfsburg ya da Leverkusen örneklerinde olduğu gibi bu sene de yıllar sonra başat oynayan bir takım çıktı ortaya. Genç kadrosu ile Dortmund bu sene zirveyi ele geçirdi ve de müthiş bir futbol oynuyorlar. Yine sezona 7'de 7 yaparak başlayan Mainz ve zirvenin hemen eteğinde dolaşan Hoffenhaim de Bayern Münih/Schalke/Werder Bremen zincirini kıran diğer takımlar oldu. Mainz rüya gibi bir başlangıç yapmıştı ama bu seriyi devam ettirmesi diğerlerine oranla zor gözüküyor. 2 sene önce devre arasına lider giren ama o zamanki süper golcüleri Ibisevic'i devre arasında sakatlığa kurban veren Hoffenhaim bu seviyelerin nasıl oynandığını biliyor ve şampiyonluğu yaza kadar zorlamaları sürpriz olmaz.

Serie A ise Lazio ve Napoli gibi yıllar sonra dirilen iki efsane takım ile daha güzel oldu bu sene. Son 5 yılda Juventus ve Milan'ın çeşitli sebeplerle arenadan çekilmeleri, Inter'i zorlayan tek takım olarak Roma'nın kalması tadını kaçırmıştı ligin ancak bu sene güçleri birbirine yakın 4-5 takım var üst sıralarda.

Hollanda'da Twente ve Alkmaar son birkaç yılda olduğu gibi yine zirvedeler. Van Gaal Alkmaar'da bir ekol yarattı ve takımı öyle bıraktı. Twente ise Steve McLaren ile şampiyonluk mücadelesi nedir onu öğrendi ve şimdi her ikisi de bu öğretiler ile yollarına devam ediyorlar. Yani Eredivisie'de de sadece PSV ve Ajax'ın borusu ötmüyor artık.

La Liga ise bildiğimiz gibi... Real ve Barcelona'yı mevcut koşullarda zorlayacak bir takım çıkması imkansıza yakın. Hatta diğer ligler kendi aralarında bir takım yapıp çıkarsalar bu ikisinin arasına sızabilirler mi o bile muamma. Ciddi anlamda fark açılmaya başladı bu iki takım ile kalanlar arasında. Diğer takımların Real ve Barca önündeki tek planları sertlik olmaya başladı. Örneğin dün akşam oynanan Gijon-Real karşılaşması...Gijon Real'i durdurmak için inanılmaz sert ve güce ayalı bir futbol oynadı. Neredeyse her pozisyonda, her ikili mücadelede vücut vücuda temasa girdiler rakiple. Ama kadrolar arasında öyle büyük bir fark var ki sallasalar da yıkamıyorlar bu iki devi. Sevilla ise Juande Ramos sonrası ve yıldızlarını satmasının ardından eski gücünde değil. Valencia da ekonomik sorunları yüzünden bu sene küçülmeye gitti bilindiği gibi. Zaten bir La Liga alışkanlığı olarak zirveyi zorlayan bu takımlar yıldız oyuncularını dışarıya değil, ya Real'e ya da Barca'ya satıyorlar. Alves, Keita, Ramos, Villa aklıma gelen birkaç örnek. Dolayısı ile fark her geçen gün açılıyor.

Portekiz'de de resim çok farklı değil. Porto bu sene geçen senelere oranla kadro olarak daha zayıf gözükse de farkı daha da açtı. Guimares 3'lünün arasına giren tek takım an itibari ile.

Fransa ise sezonun en sürpriz ligi. Bir bakıma bizim ikiz kardeşimiz. Yıllardır süregelen Lyon hegemonyasını kıran Marsilya ve Bordoux da bu sene Lyon gibi ilk 5'in dışında kaldılar. Lider ise sürpriz bir takım Brest. Yine Lille ve Montpellier de piyangodan çıkan diğer iki takım!

Belçika'yı ise Anderlecht ve Brugge'den ibaret biliriz değil mi? Ama şu anki lider ise Genk.

Görüldüğü gibi zincirlerini kıran tek lig bizimkisi değil. Yani ortalığı velveleye verecek kadar şaşırtıcı bir sıralama yok karşımızda. "Bu bütçelerle, bu kadrolarla..." diye başlayan cümleler altyapısı olmayan boş fikirlerden ve analizlerden öte geçmeyen cümleler oldu artık. Futbol kağıdın ve ofislerin dışına taşan bambaşka bir oyun olmaya başladı. Bu ülkedeki oyunun tek zevk kaynağı "3 büyükler" değil artık. Her ne kadar ortada oynanan aman aman bir oyun olmasa da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder