3 Kasım 2010 Çarşamba

Olur öyle...

Sporda kazanmak her zaman güzeldir. Daha güzeli ise kazanırken eğlenebilmektir. Geriden gelip kazanmanın tadı ise bambaşkadır. En dipte iken en üste çıkmanın verdiği coşkuyu, hesapsızca ve aradaki mesafeleri kaldırarak yaşamak hiçbir şeye değişilmez.

Şampiyonlar Ligi 2005 yılı finali Milan-Liverpool maçındaki Liverpool'un 3-0'dan inanılmaz geri dönüşü, yine Şampiyonlar Ligi 1999 finalinde Manchester'ın Bayern Münih önünde sadece son bir kaç dakikaya sığdırdığı ama bir kaç yüzyıl daha yaşayacak olan geri dönüşünün hikayesi ya da Fenerbahçelilelerin hiç unutamadığı 4-3'lük Galatasaray ve Antep karşılaşmaları ve son olarak Milli Takımımıza "geri dönüşlerin kralı" ünvanını kazandıran 2008 Avrupa Şampiyonası'ndaki İsviçre, Çek Cumhuriyeti ve Hırvatistan maçları aklıma bir çırpıda geliveren yakın tarihin en unutulmaz maçları. Bu maçları sıradan bir futbol karşılaşması olmaktan farklı yapan özellikleri ise bu geri dönüşlerinin hepsinin ayrı ayrı hikayelerinin olması. O takımların ya da ülkelerin yıllar sonra bile gurur duydukları, tarihlerini yazarken en değerli köşelerini bu hikayelere ayırdıkları müzelik anlardır bu 90 dakikalar.

Dün akşam üstteki karedeki çocuklar da, eksikleri ile fazlaları ile ama hep beraber bir bütün olarak kendi adlarına bir tarih yazdılar. Geriye dönüşün kralına imza attılar. Daha önemlisi kazanırken eğlendiler...Güzel hareketlere "eyvallah" diyip, yapılan hatalara "olur öyle" deyip geçtiler...Kendi hikayelerini yazdılar, yıllar geçse bile hatırlamak ve hatırlanmak için...Binlerce kilometre uzaktakileri mutlu ettiler burada olmadıklarını hissettirmemek için...

2008 sonrası Milli Takımımızın inanılmaz geri dönüşlerinin ardından şunu söylemişlerdi bizim için..."Türkler otobüse binmeden maç bitti sayılmaz"...Yukarıdaki çocuklar her ne kadar kendilerine "Olur Öyle" deseler bile son sayıya kadar ve sonuna kadar mücadele ediyorlar...Eğlenirken kazanabilmek adına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder