5 Kasım 2010 Cuma

Ersan, Nihat ve "Brezilyalı Türk" Bobo...

Beşiktaş'ın form durumu ve maçın bir "Dragao deplasmanı" olması maç öncesi beklentilerin düşük düzeyde tutulmasının sebepleriydi. Aslında dün akşam bu grupta beklenen sonuçlar (Porto ve Rapid'in CSKA önündeki galibiyetleri) göz önüne alındığında Beşiktaş için hedef maçı grubun son maçı olan İnönü'deki Rapid maçı olacaktı. Ancak dün geceki sürpriz skorlar Beşiktaş'ı iyice rahatlattı ve hedef maçın bir maç öne çekilip bir sonraki maç olan CSKA maçına kaymasına sebep oldu. Hiç şansı kalmadığı düşünülen CSKA ise artık Beşiktaş'ı yenmek için varını yoğunu ortaya koyacak şansını son maça taşımak için. Grubun şifresi çözüldü gibi aslında. Porto'nun bir kazaya uğramaması durumunda Beşiktaş'a 2 maçta alacağı 1 puan yetecek bir üst tur için.

Saha içine geçmeden maç sonuna gidip Schuster'in açıklamalarına bakalım. Nihat hakkında herkesin onun bu tür gollerini özlediğini, İspanya'daki oyun stilini bildiklerini ve onun attığı bu golün kendisine olan güvenini tekrar kazandıracağını ve bu tarz şutları denemeye devam etmesi gerektiğini söyledi. Aslında bu cümlenin tamamı onun Nihat'ı neden ısrarla sahada tuttuğunu açıkça anlatıyor. Nihat bu 1.5 senelik 2.Türkiye macerasında o kadar diplerdeki aslında hepimiz onun La Liga'da rüya gibi geçen senelerini unuttuk haklı olarak. Birkaç sene öncesine kadar harika gol vuruşlarına sahip olan, uzaktan şut tehditi olan ve özgüveni yüksek, lider vasıflı bir oyuncu iken, 2010'un Nihat'ını kendine güveni kalmamış, sinirli ve beyninin ayaklarına hükmedemediği sıradan bir oyuncu olarak tanımlamak mümkün. İşte Schuster'in onu maç sonu açıklamasının başrolüne koymasının sebebi, bu takımdaki eksik olan bazı temel meziyetlerin onun İspanya'dan bildiği potansiyeline güvenerek Nihat tarafından bertaraf edilebileceğine inanması ve bu maçta da buna dair küçük emareler görmesi. Elbette Nihat'tan o yıllardaki kadar etkili, hızlı ve güçlü olmasını bekleyemeyiz. Ancak gol vuruşu, şut ve liderlik kaybolan özellikler değildir. Nihat'taki bu özgüven eksikliği bu tarz özelliklerinin hepsinin üstünü örtmüştü. Bu maçta ise bu şut tercihlerinde daha akıllı davranması, maç sonuna kadar ayakta kalabilmesi ve geçen maçların aksine "aksi" yapısını bastırabilmesi belki Schuster'in asık suratının neden düzeldiğini açıklar bize. Ancak önümüzdeki maçlar için bu tek bir maçın onun üzerinde itici bir güç olmasını beklemeli miyiz sorusunun cevabını verirken ben çok pozitif olamıyorum. Geçen sezon sonundaki birkaç maçlık kıvılcım, bu sezon başındaki kıpırdanmanın ardından istikrarlı bir Nihat izleyememiştik. Her seferinde yukarıda saydığım beyin/ayak koordinasyonu sağlamada problemler yaşadı üzerinde hissettiği baskıdan ötürü. Takımın mevcut durumunu düşündüğümüzde Nihat'ın performansı ve istikrarı da biraz takıma bağlı aslında. Önümüzdeki dönemde gelecek pozitif sonuçlar esnasında Nihat'ın (skora katkı yapmasa bile) sahada yer alması bile onun tükenen kredisini ve özgüvenini arttıracaktır. Ancak Schuster'in ondan beklentisi bu özgüven ile beraber bu takımın kısmen eksikliği olan liderlik, uzaktan şut tehdidi ve gol vuruşu gibi kimi özelliklerin onun tarafından giderilmesi.

Saha içi hakkında birkaç noktaya değinmek istiyorum. Farklı olanlardan giderek kısa bir analiz yapalım. Geri dörtlüye iki maçtır yapılan Ersan takviyesi, bilinen "önde yakalanma" problemini çözme konusunda teorik olarak fazla işe yaramasa da defansa bir dinamizm ve çabukluk getirdiği apaçık. İlk toplara basma ve birebirde kulübeye gönderdiği Zapo'dan kat kat iyi. Dün maçın sonlarında çizgiden çıkardığı o topa muhtemelen mevkidaşları hamle bile yapamazdı. Bunlar artılar...Ancak basit hata yapma konusunda 23 yaşının da verdiği etki ile Zapo'dan geri kalır yanı yok. 2 kritik top sektirdi dün...Yerleşme ve pozisyon almada da sıkıntı yaşıyor ancak bunun sorumlusu sadece onun bireysel yetersizliği değil, defansın kalan 3'lüsünün de o kadar maç beraber oynamalarına rağmen hala beraber hareket edememeleridir. Özellikle Hilbert hücuma katkı ve rakibi karşılama anlamında o mevkiyi hakkı ile doldurabiliyorken, arkadaşları ile uyum konusunda çok eksik. Buraya yapılacak takviye daha önce de değindiğim gibi kesinlikle konuşarak, hatta gerekirse bu adamların kafasına vurarak onları her daim maçta tutacak lider vasıflı bir oyuncu olmalı. Gidip bir Toraman veya bir Zapo daha alınacaksa hiç uğraşılmasın. Ya da Ersan'da ısrar edilsin ki en azından birkaç sezon sonrası için bir stoper kazanma konusunda adım atılmış olsun.

Aurelio'nun varlığı orta sahaya zeka ve alan paylaşma konusunda pozitif katkılar getirdi. Sezon başından beri ısrarla sol önde denenen Holosko nihayet yarım devre de olsa bu maçta sağ taraftaydı ve bu yarım devrelik performansı bile bence şu ana kadar gösterdiklerinden fazla idi. O bölgenin adamı Tabata değil, Nihat hiç olmadı ve hücum opsiyonlarının eksikliği yüzünden Hilbert zaten olamaz. Holosko biraz istikrar yakalarsa orada devam eder. Son bir çift laf da Bobo'ya gelsin. Hakikaten ayakları biraz daha çabuk olabilse çok üst düzey bir golcü olabilirmiş. İkinci yarıda soldan Üzülmez'in, sağdan Hilbert'in altıpasa yaptığı iki güzel orta onun yavaşlığı yüzünden iyi pozisyon alamaması ile heba oldu. Ama topla münasebeti, gücü, ayakları yavaş olsa da vücudunu kullanarak dengeli bir yapıya sahip olması onu gol vuruşlarının ötesinde iyi bir hücum oyuncusu yapıyor. Özellikle bu sene...2 sene öncesine kadar 23 yaşında, Brezilya Milli takımı için adı geçen ve ŞL'de birkaç maç da olsa kendini göstermiş gelecek vaad eden bir oyuncu idi. Bazı Rus takımları ve Bordoux, Saint Etienne gibi takımlar onun için 10 milyon Euro seviyelerine çıkmıştı bonservisini alma adına. Şimdi her ne kadar o günlerinden daha da iyi olsa, geride kalan her sene onun değerini düşürecektir. Bu yüzden Beşiktaş'ın Bobo ile olan uzun süreli beraberliği için bu sene kritik sene. Avrupa vitrini sayesinde iyi paralara elden çıkarılabilir sezon sonunda. Olmaz ise elde tutulmalı çünkü bu fiyatlara bu kadar gelişim gösteren bir oyuncuyu bulmak çok kolay olmaz Beşiktaş adına. Hatta son zamanlardaki dedikodular doğru ise Nobre elden çıkarılıp "Brezilyalı Türk" kontejyanı Bobo ile kullanılmalı.

Beşiktaş'a artılar katan bir maç oldu. Kötü gidişin üstüne iyi oyun ile sonuç alabileceklerini ve Porto gibi bir takımı zorlayabildiklerini ördüler. Kaybetmeye alışmanın köşesinden döndüler ve şimdi taze bir Querasma katkısı ile sezon başındaki görüntülerine dönebilirler.

NOT: Maç sonu Beşiktaş'ın her iki bek mevkiinde de kullanabileceği bir oyuncu bulma konusundaki arayışının cevabını Porto'da bulabileceğini düşündüm. Uruguaylı Fucile Güney Afrika'da dikkatimi çekmişti. Milli Takımında sol bekte görev yaparken dün Dragao'da sağ kanatta idi ve oldukça başarılı bir oyun ortaya koydu. Hızlı, kuvvetli ve en önemlisi defansta nerde durması gerektiğini bilecek kadar zeki...Sporx.com'da bugün Fucile'nin menajeri ile görüşüldüğü hakkından bir haber vardı sanki yönetim bir gece önce aklımdan geçenleri okumuş gibi. Bu haber doğru ise yöneticiler çok doğru bir adresteler bence...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder