18 Kasım 2010 Perşembe

Meşale'nin anlattıkları...


İkinci yarıda sahaya atılan 5 ya da 6. meşalede tam hatırlamıyorum orta hakem Victor Kassai takım kaptanı Hamit'i çağırdı yanına ve takımının seyircilerini uyarması için kale arkası tribünlerine yolladı. O an benim hissettiğim duygu tam su katılmamış bir utançtı. Ama bu utancın sebebi sahaya meşale atılması değildi artık çünkü bunları ve daha fazlasını daha önce de gördük ve yaşadık. Benim utancımın sebebi, bu taşkınlığın sebepsiz yere, bir hazırlık karşılaşmasında yani bir puan mücadelesi veya eleme maçı olmayan bir karşılaşmada ve oyun içinde ortada kötüye giden bir hakem yönetimi, bireysel oyuncu performansı veya takım performansı yok iken yapılmasıydı. Yanlış anlaşılmasın elbette bu söylediklerim de sahaya bir şeyler atmak için asla sebep olamaz ama izlerken, konuşurken ya da yazarken beynimizin bir köşesi olayları mantık çerçevesine oturtmak için bunları kullanır. Eylemi yapanları haklı çıkarmak için değil, sadece "neden" sorusuna cevap bulurken kullanmak için...Velhasıl dün akşam yeni bir takımla, bir hazırlık karşılaşmasında, belki biz Türkler'in Brezilya'dan sonra en sevdiği "bizden" olmayan takım olan Hollanda önünde sadece 1-0 gerideyiz ve üstelik fena da oynamıyoruz ama sahaya anlamsızca meşaleler atılıyor. Saçma da olsa tribündeki bu adamları motive eden bir şeyler olmalı diye düşünüyorum ama bulamıyorum. İşte bu cevapsızlık yüzünden utanıyorum. Akılsızlığımızdan utanıyorum. Mantıksızlığımızdan utanıyorum.

Saha içinden birkaç kelam etmek gerekir ise Hiddink'in bu test maçını, yeni yüzlerin iştahı ve dinamikliği anlamında geçer not aldığı ama oynanmak istenen futbol ve felsefe anlamında vasatın üstüne çıkamadığımız bir sınav olarak  değerlendirebilirim. Hücumda en etkin olduğumuz periyot ikinci yarıda yenilen golün ardından Umut'un net kafa vuruşunun Skatelenburg tarafında kurtarıldığı, akabinde bir korner ve bir serbest vuruş ile rakip kalede tehlikeli olduğumuz anlardı. Yani organize hücum ile, defansı öne çıkararak, kısa paslar ile rakip sahada birikip bulduğumuz pozisyonlar değildi bunlar. Ama bu kadar yeni isimler ile anlaşılabilecek bir durum bu. Oturtulmak istenen felsefeden ziyade yeni yüzlerin Milli Takım ortamını görmesi ve bizim de bu yeni yüzlere aşinalığımız açısından önemliydi.

Bu maç bu kadar yeni ismin aynı anda sahada olması açısından bir istisnaydı tabi. Beklenilen yeniden yapılanma sürecinde eski kadrodan isimler olacaktır ilerleyen dönemlerde ve olması da gerekir. Önemli olan bahara kadar geçilecek bu test sürecinde, süzgecin üstünde kimlerin kalabileceğidir. Dün akşamdan akılda kalan bireysel performanslara kısaca bakmak gerekir ise Serdar Kesimal'ın, Burak Yılmaz'ın ve oyunda kaldığı az sürede Engin Baytar'ın oyunları dikkat çekiciydi. Serdar'ın 21 yaşına rağmen, Almanya alt yapısının da etkisi ile disiplinli  ve soğukkanlı oyun karakteri önemli. İsmail yenilen golde önemli bir hata yaptı ve akabinde oyundan koptu. Mevcut potansiyeli ve üstüne koyabilecekleri düşünülürse ısrar edilmeli. Ama umarım gelişim süreci Sabri'ninkine benzemez. Zira şu an onu çok andırıyor. Yani bundan 4-5 sene sonra elimizde yetenekli olduğunu bildiğimiz ama gelişim konusunda yavaş ve yetersiz kaldığı için ilerde "mevkisiz" olacak bir sol kanat oyuncusu olmaz umarım. Bana göre İsmail pozisyon bilgisini ve kafa yapısını geliştirebilirse iyi bir bek olacaktır. Nuri ve Selçuk ise birbirleri ile uyumlu idi ama takımın kalanı ile aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ama dediğim gibi beklemek lazım, zaman lazım...Burak Yılmaz kolektif oyuna ve pas trafiğine katılma iştahı içinde ve onun adına olumlu bir referans ilerleyen süreç adına. Engin oyunda olduğu kısıtlı zamanda iki iyi kanat organizasyonuna imza attı ve Hiddink'in kafasına kendi adına bir çentik attı. Mehmet Ekici için de şu an birşey söylemek erken olur. Ancak ilerleyen zamanlarda bu takımın önemli bir parçası olacaktır. Yalnız dün akşam sol iç gibi oynatıldı ve biraz yadırgadı gibi yerini. Son olarak Umut'a değinmek istiyorum. Bu yeni yüzler arasında oynadığı mevkideki oyuncu kısırlığı  yüzünden oldukça fazla bir şansı var aslında ancak bu şansını biraz "akıl" ile birleştirmesi lazım. Bir dönemki Tuncay gibi her topa anlamsızca koşması ve boşa efor sarfetmesi belki de onun gol vuruşlarının neden zayıf olduğu konusunda kendisine ışık tutabilir. Umarım Şenol Güneş ile girdiği "Futbol 101" derslerinden daha çok şey öğrenir ve bu dersten getireceği AA sayesinde Milli Takım'ın kalıcı isimlerinden olur.

Yeni bir sürecin startı için olması gerektiği gibi bir karşılaşma oldu. Muhteşem bir performans ya da yenilecek 5 gol de fazla bir anlam taşımazdı dün akşam için. Elde bir puzzle var ve bu puzzledan anlamlı bir şekil çıkmasını istiyoruz. Sanırım bu puzzle'ın eksik parçası da bizim yurtdışı seyirci profilimiz olacak. Yıllardır "gurbetçi" sıfatı altında şirin bir maske takılmaya çalışılan bu grup umarım bizim adımıza daha fazla utanç kaynağı olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder