15 Mart 2010 Pazartesi

Denizli Hamleleri


Maç hakkında yazılacak, çizilecek fazla birşey yok. Koskoca 90 dakikada iki takım da yaratıcılıktan o kadar uzaktı ki bırakın izleyenleri, topun bile canı sıkılmıştır sanırım. Mustafa Denizli en kritik haftalarda kendisini sonuca götürecek bir sistem ve bir diziliş oturttu takıma. 3 haftadır da bu taktik dizilişle muhtemel bir puan kaybı yaşayabileceği 3 zorlu maçtan galibiyetle ayrıldı. Denizli belki Amerika'yı yeniden keşfetmedi ama elindekiler ile neleri yapabileceğinin ve neleri yapamayacağının farkına vardı. Madde madde bu süreçteki "Denizli hamlelerine" değinirsek şunları sayabiliriz:

1. Dizilişteki en radikal değişiklik Toraman'ın savunmanın göbeğinden önüne kaydırılması idi. Bu hamle Tello'nun da bu 3 haftada yükselen form grafiği ile bütünleşince, işleyen ve işe yarayan bir hamle oldu. Zaten ilk toplara basmada, hava toplarında ve kademe anlamında iyi olan savunmanın önüne bir de arkadaki 2 oyuncunun dilinden anlayan ve onları iyi tanıyan mücadeleci  bir oyuncu eklenince ortadan neredeyse hiç açık vermeyen bir savunma hattı oluştu. Bu sistem Ernst'i ve Fink'i biraz daha öne çıkartmaya çalışsa da bu iki oyuncunun bu görevlerini yapacak yeterli donanıma sahip olmaması bu 3 maçta da hücumda sıkıntı yaşamasına sebep oldu Beşiktaş'ın. Gelgelelim bu sistemin çıkış noktası gol yemeyip, oyunu Tello'nun ve Bobo'nun yaratıcılıkları ve Ekrem ile Holosko'nun defans arkasına yapacağı koşular ile kendi lehlerine çevirmek olduğu için netice alındığı müddetçe doğru gözüken ve şu ana kadar da doğru sonuçlar veren bir sistem olduğu gözüküyor.

2.  Denizli de yukarıdaki Toraman hamlesi ile artık hücumcularının formsuzluğunu iyiden iyiye kabullendi ve gerçekçi bir oyun anlayışına döndü. Son 3 maçta Nobre, Tabata ve her röportajında arkasında durduğu Nihat'ı sürekli yanında oturtması da bu kabullenmenin bir göstergesidir. Bu akşamki Denizli maçında bile 80'deki değişikliklerde kulübeden çıkan iki oyuncu Necip ve Ernst idi. Bu kabullenmenin bir sonucu olsa gerek Necip de bu kritik haftalarda forma şansı buldu. Hatta uzun süredir forma yüzü göremeyen Uğur İnceman bile geçen hafta son dakikalarda sahadaydı. Sonuç olarak Denizli yarışın son dönemecinde formsuz oyuncularda ısrar etmeyi bırakıp, elindeki en iyi malzemeyi kullanan bir kimliğe büründü.

3. Tello'nun yükselen form grafiğini Denizli çok akıllı bir şekilde kullandı ve giderek artan bir serbestlik ve sorumluluk ile ona yeni bir rol tanımladı. Geçtiğimiz haftaların aksine onu yedek kulübesine ya da sol çizgiye sıkıştırmayıp orta sahada istediği özgürlüğü ona verdi. Hatta oyun içinde ortadaki sağlam hatta da güvenerek kimi bölümlerde onun kanatlara saklanmasına ve dinlenmesine müsaade etti. Bu da Şililinin fizik olarak da bu maçların sonunda ayakta kalmasını sağladı.

Bitirmeden kısaca Denizli maçının özeline değinirsem, bildiği ve ezberlediği düzenin dışına çıkmayan bir Beşiktaş izledik yine. İlk yarının 10 dakikalık bir periyodunda Denizlispor'un baskısını üzerinde hissetti her ne kadar buradan ciddi bir pozisyon vermese de rakibine. Bu baskı yeme sürecinin temelinde de herbiri mükemmel kesiciler olan savunma oyuncularının topla çıkmada sorun yaşaması, dahası savunma önü oyuncularının da sırtı dönük aldıkları topların neredeyse  tamamını olumsuz kullanması yatıyordu. Özellikle bu bölümde Fink'in yaptığı kayıplar takım olarak kendi sahalarına hapsolmalarına neden oldu. Bu baskıyı atlattıktan sonra yan toptan gelen bir şans golü ile öne geçtiler ve her zaman yaptıkları gibi skor avantajını, oyun kontrolünü ele geçirmede kullanıp maçın sonuna kadar da rakiplerine kontrolü bırakmadılar. Bu esnada Beşiktaş adına yaşanan en büyük negatif nokta ise İbrahim Kaş'ın kafa olarak oyundan tamamen kopmuş bir durumda olması idi. Bir kere Rüştü ile yaşadığı anlaşmazlık ve 2 kere de sağ kanattan üzerinde baskı olmadığı halde çıkarken yaptığı top kayıpları Beşiktaş savunmasının dengesiz yakalanmasına sebep oldu. Bu tarz oyunlarda, sistemin beceriksiz ve dikkatsiz oyunculara tahammülü yok. Denizli belki elindeki seçeneklerin azlığı belki de hamle haklarını fizik olarak düşen ortasahada kullanma isteği ile Kaş'ı oyunda tuttu. Ama şu bir gerçek ki Kaş, bu form durumu ile sahada ve hatta kulübede olmayı haketmiyor. Herkesin kötü günü olabilir ama maça kendini vermemek, kafaca hazırlanmamak bir futbol suçudur ve mutlak suretle cezalandırılması gerekir.

Sonuç olarak Beşiktaş savunması ile bu ligde hala söz sahibi olmaya devam ediyor. Geçen seneki hücum sorunlarını çözmek için ilaç olması beklenen oyuncular kulübeden dışarı adım atamazken ve elde hamle yapmak için neredeyse hiç opsiyon kalmamışken, bir takımın disiplin ve azim ile göze hoş gelmese de belli bir sistem bütünlüğü içinde sonuca gidebilmesi de takdir edilmesi gereken bir durumdur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder