11 Mart 2010 Perşembe

Beşiktaş'ın geri dönüşü



Galatasaray'ın pazartesi akşamı Eskişehir'de 3 puan bırakması ve Bursaspor'un bugünkü Kasımpaşa galibiyeti puan cetvelinin yukarısındaki takımları yine aynı düzleme getirdi. Geçen sene 24 hafta sonunda yine buna benzer bir tablo vardı karşımızda. Yine Anadolu'dan bir takım (Sivasspor) zirve yarışının içindeydi ve yine Beşiktaş geriden gelip yarışa ortak olmuştu. Geçen seneden farklı olarak Fenerbahçe ve Galatasaray, bu sene 24 hafta sonunda 4-5 puan daha fazla almayı başarıp yarışın tam merkezinde yer buldular kendilerine. Şimdi yine fikstür avantajı, Bursaspor'un bu seviyelerde kalmayı becerip beceremeyeceği gibi bilindik konular gündemde yer alacaktır. Önümüzde daha oynanacak 10 maç olduğunu ve bu zirvedeki 4 takımın da birbirleri olan maçlarını düşünürsek şu an için yapılan tahminlerin havada kalacağını söyleyebiliriz.

Gelelim bu akşamki maça. Beşiktaş geçen sene Denizli'nin yazdığı senaryoyu çok sevmiş olacak ki yeni sezonda da aynı oyunu sahnelemekte sakınca görmüyor. Yine göze hoş gelen, hücum varyasyonlarının bol olduğu oyunlar izletmiyor bize siyah beyazlılar ancak kazanma arzuları, son dakikaya kadar yapılan mücadele ve oyunun belli bölümlerinde özellikle skor avantajı yakalamışlar ise yaptıkları tempo, onlara geçen sene şampiyonluğu getiren o ivmeyi yakalamış olabileceklerinin işaretini veriyor bize.

Geçen hafta Kayserispor önünde skor avantajını maçın hemen başında yakalayınca, oyunu da istedikleri gibi yönlendirmişlerdi. Ancak bu hafta bu ligin en sert ve disiplinli takımlarından İBB'ye karşı öyle bir avantaj ile başlayamadılar. Özellikle bu sene birçok maçta İBB'nin oyun disiplinine sadık kalan yapılarına ve zamanla artan dirençlerine tanık olduk. Bu yüzden maçın başında Beşiktaş'ın bu direnci kırmak için daha tempolu ve hızlı bir oyun oynaması gerektiğine inanmıştım. Ancak Denizli bu tarz bir tempo için gerekli ortasahayı kurmayarak, geçen haftaki Toraman'lı oyun kurgusundan vazgeçmedi. Üstelik Ernst'ten yararlanamadığı halde...Alman oyuncunun yokluğunda Necip forma şansı buldu bu ortasaha kurgusunda. Bu tempo olmayınca haliyle İBB bilindik oyununu izletti bizlere. Onlar adına geçen haftalardan farklı olan ise Beşiktaş'ın golüne kadar olan süreçte hücum konusunda yaşadıkları sıkıntı idi. Beşiktaş savunmasını bu anlamda çok zorlayamadılar. Üstelik Ferrari halen eski formundan uzak bir görüntü çizip, özellikle topu oyuna sokma konusunda ürkek ve beceriksiz davranırken. Beşiktaş'ın set oyunu oynamaya çalıştığı her atak ise İBB'nin dirençli ortasahasında eridi kaldı. Oysa topla araları çok iyi olmayan Toraman-Fink-Necip 3'lüsünde bu kadar vakit harcamayıp, oyunu önde ve kanatlarda oynamaya çalışsalar muhtemelen İBB defansının yapısını da arızaya uğratacaklardı. Skor avantajı ise onlar adına çok kritik bir anda ve ceza yayı civarını serseri bir şut ile karıştırdıkları bir pozisyonda, Bobo'nun imza gollerinden birini atması ile geldi. Bobo adına bu tarz golleri çok izledik geçtiğimiz yıllar boyunca. İnanılmaz bir vuruş tekniği olmasa da özellikle sırtı kaleye dönükken mükemmele yakın bir gol sezgisi var Brezilyalı'nın. Bu toplara hangi hızla ve nereye vuracağını bilerek hamle yapması, onun repertuvarındaki en nadide parçasından sık sık bizlere sergilemesine neden oluyor.

İlk yarıdaki bu gol, Beşiktaş'ın ikinci yarıda istediği oyunu oynamasına yol açtı. İBB biraz daha hücumu düşünmeye başlayınca, oyunun başındaki "önde basmalarını" eski disiplinleri ile yapamadılar. Hal böyle olunca Necip de ilk yarıda kaleye yüzü dönük aldığı topları artık önünde almaya başladı ve top kayıplarını azalttı. Kendine güveni arttıkça daha doğru ve cesur hamleler ile birçok top kazandı ortasahada. Onun kazandığı bu toplar, İBB defansının ortasındaki iki ağır oyuncunun (Barbosa ve Can) verdiği açıklardan Beşiktaş'ın yararlanması ile sonuçlandı. Nitekim Holosko'nun golü de bu tarz bir boşluktan geldi.

Beşiktaş'ın zirveye tekrar tutunmasındaki en önemli iki isimden bahsetmeden geçmek haksızlık olurdu. Toraman ve Tello son iki maçta mücadele ve verimlilik açısından tavan yaptılar. Tello o bıkkın görüntüsünden sıyrılıp, geçen seneki gibi arzulu ve yaratıcı oyununa geri döndü. Aynı şekilde Toraman da son iki maçta ortasahada oynamasına rağmen oyun içinde insiyatif kullanarak ön plana çıktı. Yeni sözleşme için yönetim ile anlaşması da onun gelecek haftalardaki oyununu pozitif yönde etkileyecektir muhakkak.

Beşiktaş şimdi 24 hafta sonunda 48 puan ile yarışın içine dahil oldu. Şu anki matematiksel ve psikolojik durumları geçen seneyi çok andırıyor. Ancak bu sefer ezeli rakipleri geçen seneki kadar kırılgan bir durumda değiller. Eğer bu oyun yapısının içine yedek kulübesinden, gerektiği anda oyunu çözecek ya da tutacak bir iki takviye yapabilirler ise bu yarışın içinde son haftaya kadar kalacaklardır. Bu durumda Yusuf'a tekrar ve acilen ihtiyaçları var. Aynı şekilde bu akşam kulübede yer alan ve neredeyse bu sezon sıfır verim aldıkları Nihat ve Nobre'nin de bazı maçlarda öne çıkmaları gerekecektir. Aksi halde bugünkü maçta olduğu gibi, eğer Denizli önümüzdeki maçlarda da aynı oyuncuları ortalama 80 dakikanın üstünde kullanmak zorunda kalırsa, onları yarışın içinde tutan fizik güçlerinde birşeyler kaybedecekleri kesindir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder