24 Ocak 2010 Pazar

'Internazionale' bir derbi...

İtalya'nın Roma ve Torino derbileriyle beraber en büyük derbisidir Milano derbisi. Diğerlerine kıyasla daha markalaşmış olan bu Milano takımlarının karşılaşmaları belki Lazio-Roma kadar ateşli değildir ama en az onunki kadar heyecana, hikayeye ve tarihe sahiptir. İtalyan futbolunun son yıllarda İngiltere ve İspanya futboluna göre her anlamda geri kalmış olması bile bu derbinin popülerliğini azaltmamıştır.
1947'den beri aynı evi paylaşan, adeta birbirlerinin küllerinden doğan Inter ve Milan, çoğu derbinin hikayesinde olduğu gibi zıt kutupların, farklı sosyal sınıfların desteklerini almıştır tarihleri boyunca. Futbolun romantik yüzüdür bu derbilerin hikayeleri. Her biri ayrı ayrı keyiflidir. Okudukça, öğrendikçe futbolun asla sadece futbol olmadığını bir kez daha görür ve Simon Cuper'e bir kez daha teşekkür ederiz bize bunu bu kadar sade ama bu kadar net bir cümleyle anlatabildiği için.

O sisli ve gizemli görüntüsüyle, kimi zaman televizyonun başında bile beni stadın içinde hissettiren gürültüsüyle Giuseppe Meazza'da daha öncekiler kadar heyecanlı bir derbi oynandı bu akşam. Yıllardan beri bir türlü kabuk değiştiremeyen, bizim Hakan Şükür'leri, Sergen Yalçın'ları yaş haddinden emekli ettiğimiz yıllarda halen 40'lık Favalli ile defans, 36'lık Inzaghi ile hücum yapmaya çalışan Milan'ın son yıllardaki makus talihi yine değişmedi Inter karşısında. Orta sahasını bizim Komedi Dans Üçlüsü kadar eski olan Pirlo-Gattuso-Ambrosini'den kuran Leonardo, bu üçlüye, birkaç ay öncesine kadar hepimize dalga malzemesi olan ancak bu süre içinde tekrar toparlanan Ronaldinho ile yaratıcılık, artık 3-4 metrekare içinde futbol oynayan Beckham ile de biraz karizma eklemiş. İşte bu haldeki Milan orta sahası, haliyle her biri adeta bir Buldog kıvamında olan Inter ortasahasına yine dayanamadı. Üstelik daha 25. dakikada en yaratıcı Interli Sneijder, bize 'aaa Avrupa'da da alkıştan kart çıkıyormuş' dedirten bir hareketten sonra atılmışken. Mourinho bu orta sahaya o kadar güveniyor ki, 10 numarasını kaybetmişken bile herhangi bir müdahele gereğini görmedi oyuna. Eski Real'li Cambiasso, Eski Barca'lı Motta, Orhan Gencebay misali yıllardır tipi değişmeyen adam Zanetti, Muntari, Stankoviç hepsi de bugünün futbolunu en doğru ve en acımasız şekilde oynayan adamlar. İşte bu ortasaha karşısında bir kişi fazla oynayan Milanlılar bile farketmedi belki bu fazlalığı. Kuruluş amacına son derece uygun 11/7 İtalya dışı oyuncularla oynayan, bir Portekizli'nin yönettiği Inter herkese, futbolun yeni yıldızının 'yıldızsız kurulan ortasaha' olduğunu, tam 70 dakika, 10 numarasız ama 10 numara bir top oynarak gösterdi. Şimdi bugünden tam bir ay sonra, 24 Şubat'ta bu sezonun belki en formda takımına karşı oynayacaklar. Bence zirvede olmayı artık hakettikleri bu sezonun en önemli maçına çıkacaklar. Gönlümüz seninle Inter...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder